24/09/2013 by Zeynel Engin
Cebimizdeki kulak
Son 5 yılın en popüler mobil cihazı iPhone, aslında ceplerimize girmiş gizli bir ajan olabilir mi? Bu tartışma uzun süredir kamuoyunda konuşulan bir konu ve geçtiğimiz hafta iPhone 5’in lansmanından sonra bu mesele yine gündeme geldi.
iPhone 5S ile hayatımıza biçok yeniliğin yanı sıra Touch ID tekonolojisi de girdi. Yani parmak izi okuyucusu. Apple’ın 2012′de 356 milyon dolara satın aldığı parmak biyometri şirketi AuthenTec ile böyle bir adım atacağı zaten tahmin ediliyordu.
Apple yaptığı açıklamada üstüne basa basa parmak izi bilgimizin sadece cihazın çipinde saklı tutulacağı, Apple sunucularına aktarılmayacağı ve paylaşılmayacağını söylese de Edward Snowden skandalı ile su yüzüne çıkan, büyük teknoloji firmaları ile Amerikan gizli servislerinin beraber çalışmaları, Apple’ın ne derece doğru söylediğini sorgulamamıza neden oluyor.
Bildiğiniz gibi 8 Haziran’da Amerikan Ulusal Güvenlik Teşkilatı (NSA) ajanlarından Edward Snowden bazı belgeleri kamuoyuna sızdırdı. Snowden’ın ortaya çıkardığı gerçeğe göre NSA, Prism adlı bir bilgisayar programı ile Google üzerinden istediği dinleme ve izlemeyi yapabiliyordu. Google Ideas’ın başkanı Jared Cohen, Bush döneminin Dışişleri bakanı Condoleeza Rice’ın danışmanlığını yapmış. Google’ın icra kurulu başkanı Eric Schmidt, 2006 ila 2009 arası CIA başkanlığı yapan Micheal Hayden’ın dijital konulardaki danışman olmuş. Bu bağlantılar göz önüne alındığında NSA’in Google’a nasıl ulaştığı ya da hangi gizli anlaşmaları yaptığı daha iyi anlaşılıyor.
Hiçbir istihbarat kurumu bu tip veri toplama fırsatlarını kaçırmak istemez. Google, Microsoft, Apple, Yahoo gibi teknoloji devi firmaların da ABD kökenli olduğunu düşündüğümüzde bu şirketlerin isteyerek ya da istemeyerek ABD gizli servisleriyle beraber çalıştıklarını tahmin etmemek aptallık olur.
Sıradan vatandaşın parmak izi kaydedilirse ne olur, parmak izimizi biri alırsa ölür müyüz, o ayrı mesele ama kritik noktalarda görev yapan bürokrat, politikacı ve iş adamlarının bu konuda çok dikkatli olması gerektiğini düşünüyorum.
Eğer iPhone kullanıyorsanız zaten bazı şeylerden kaçmanıza da imkan yok. Parmak izinizi vermek istemeseniz bile her gün binlerce kez iPhone’a basmak zorundasınız. Parmak izinizin kaydedilip kaydedilmediğini bilmeniz mümkün değil.
Öte yandan benim yıllardır aklımı kurcalayan bir pil meselesi daha var. Cep telefonları kapalı dahi olsa cep telefonlarının üzerinden çok kolay bir şekilde ortam dinlemesi yapılıyor. Bunun tek çözümü telefonun pilini çıkarmak. iPhone’da ise pili çıkarma gibi bir imkanınız yok. Dünya üzerinde yaklaşık 1,5 milyar kişinin iPhone kullandığını düşündüğümüzde bunun ne derece büyük bir silah haline dönüşebileceğini görebilirsiniz. 1,5 milyar kişi cebinde bir telekulakla ortada dolaşıyor.
Yukarıda iPhone hakkında bahsettiğim konuların bir komplo teorisi olduğunu düşünüyorsanız yanıldığınızı belirteyim. 2012 yılında Pete Warden ve Alasdair Allan isimli iki yazılımcı, iPhone’larda yer alan çok gizli bir özelliği fark etti.
İkilinin bir proje üzerinde çalışırken elde ettiği bulguya göre, iPhone ve iPad, kullanıcısının izni ve bilgisi olmadan bulunulan tüm konum bilgilerini gizli bir dosya içersinde saklıyor. İşin daha da kötü yanı ise bu dosya, cihazlar her bilgisayara bağlandığında otomatik olarak senkronize ediliyor. Üstelik bu dosya, hiçbir şifreleme yöntemi ile koruma altına da alınmamış durumda.
“consolidated.db” isimli bu dosya, GPS, şebeke ve hatta WiFi üzerinden tespit ettiği konum bilgilerini özel olarak saklıyor. Hangi amaçla saklandığı bilinmeyen bu veriler, aslında önemli oranda sorun teşkil edebilecek bir ayrıntı ancak Apple cephesinden bu konuyla ilgili herhangi bir açıklama hala yapılmış değil.
Twitter Aleminden :
mehmetbaransu : Bakan Kılıç: Biletsiz seyirci girdi, tutanaklarda mevcut! Emniyet Müd. Çapkın: Biletsiz giriş olmadı…
Mustafa Ünal : Almanya’nın Gezicileri uyuyor mu? Merkel diktatörlüğe gidiyor…
Bir cevap yazın