Kına stokları tükenmiş

Bu kadar yaklaşmışken olimpiyat şansını kaçırmak… Gerçekten çok yazık oldu… Dünyanın en büyük spor organizasyonuna ev sahipliği yapmak gerçekten İstanbul’a çok yakışacaktı ama olmadı. Neden olmadı, olamadı meselesine gelmeden önce İstanbul’un olimpiyat şansını kaybetmesi karşısında bazı küçük kafaların sevinçlerini görünce, acaba bu kişiler hangi ülkenin vatandaşları diye kendi kendime sormadan edemedim. Belki nüfus kağıtlarında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yazıyor olabilir ama İstanbul’un kaybı karşısında kendilerinin zafer kazandıklarını düşünen kişilerin ben ülke sevgisini sorgularım…

Türkiye’de ki bazı sanatçılar, işadamları ve gazeteciler kendi siyasal öfkeleri için olimpiyat hayalini bile yakmayı göze aldılar. İstanbul kazansaydı, “Tayyip kazandı” denilecekti. Buna dayanamazlardı. İçlerindeki anti-Tayyip dürtüleri buna izin vermedi ve İstanbul sokaklarında “Tokyo” diye sevinç çığlıkları attılar.
Buyrun kaybettik, şimdi sevinebilirsiniz… Spordan Sorumlu Bakan Suat Kılıç’ın attığı “Kına stokları tükenmiştir” twitter ının altına imzamı atıyor ve onlara bol kınalı günler diliyorum.
İstanbul, 5. kez çıktığı Olimpiyat macerasından maalesef yine hüsranla ayrıldı. Peki neden? Bence bunun üç temel sebebi var: Türkiye’nin ekonomik durumu, sportif başarısı ve Türkiye’nin kimliği.
Olimpiyat tarihi incelendiğinde oyunların genelde dünyanın en büyük 10 ekonomisine sahip ülkelere tarafından düzenlendiği görülüyor. Mesela ABD bugüne kadar olimpiyatlara 4 kez ev sahipliği yapmış. Londra 3 kez, Paris 2 kez bu büyük organizasyonu düzenlemiş. İstanbul’a karşı 2020 yılı için tercih edilen Tokyo ise 1964 yılından sonra ikinci kez oyunlara ev sahipliği yapacak.
Şu anda Türkiye ekonomik sıralamada dünyanın 18. ülkesi durumunda. Geçmiş istatistiklere bakarsak ekonomik ligde ilk 10 a girmeden olimpiyatları almamız çok zor görülüyor. Belki bundan sonraki adaylıklarımızı ABD, Almanya, Fransa, Japonya gibi G8 üyesi ülkelerin aday olmadığı bir döneme getirebilirsek olimpiyatları alma şansımız daha fazla olabilir.
Olimpiyatlara ev sahibi olacak ülke için diğer önemli bir etken sportif alanda başarılı olmak. Türkiye son olimpiyatlarda sadece 2 altın madalya kazanabildi. Bunlardan birisi de doping nedeniyle tehlikede. Sporun sadece futbol olmadığı gerçeğinin topluma daha iyi anlatılabilmesi ve her branştan lisanslı sporcu sayılarının arttırılması gerekiyor. Son yıllarda bu konuda çok ciddi çalışmalar yapılıyor.
Ve son neden ise Türkiye’nin Müslüman bir ülke olması. AB üyeliğinde olduğu gibi Türkiye’nin Müslüman kimliği Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin (OIC) bazı üyelerinde rahatsızlık yaratıyor olabilir. Gerçi Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin yapısını da tartışmamız gerekiyor. OIC’nin bir çok üyesi ‘ömür boyu’ bu kurumda görevli. Bu durum OIC’nin verdiği kararların ne derece objektif olduğunun tartışılmasına neden oluyor. Öte yandan global şirketler ve markalar hangi ülkenin olimpiyatlara ev sahipliği yapacağı konusunda çok güçlü lobi çalışmaları yapabiliyor.
Birçok uluslar arası konuda olduğu gibi olimpiyatlarda da rüşvetlerin döndüğü iddia ediliyor. BBC’de 2004’te yayınlanan “Panorama: Oyunları Satın Almak” adlı belgeselde Londra’nın 2012 olimpiyat oyunlarını rüşvetle aldığı iddia ediliyordu.
***
Galibi önceden belli olan federal seçimler kamuoyu araştırmalarının tahmin ettiği gibi Liberal Parti’nin zaferi ile sonuçlandı. İşçi Partisi Julia Gillard’ın yanlış politikaları nedeniyle son 110 yılın en düşük oy oranını aldı ve muhalefete düştü. En son açılan sandıklara göre Liberal Parti 89, İşçi Partisi 57 sandalye kazanmış durumda. 30 yıldır İşçi Partisi’nin seçim stratejistlerinden biri olan Rod Cameron “eğer İşçi Partisi Julia Gillard ile seçimlere girmiş olsaydı bu 57 sandalyeyi de kazanamayacaktı ve yaklaşık 35-40 sandalye ile meclise girebilecekti” diyor. İşçi Partililer yatıp kalkıp Kevin Rudd’ın karizmasına dua etsinler zira İşçi Partisini daha büyük hezimetten Kevin Rudd kurtardı diyebiliriz.
İşçi Partisi’nin seçim hezimeti Türk kökenli siyasileri de olumsuz etkiledi.
Melbourne’de İşçi Partisi safından senatör adayı olarak seçimlere giren Mehmet Tillem maalesef yeterli oyu alamadı ve önümüzdeki 6 yıl için seçilemedi. Belki İşçi Partisi’nin güçlü olduğu bir dönemde seçimlere girmiş olsaydı ilk defa seçilerek parlamentoya giren bir Türk senatörümüz olacaktı. Umarım ileriki yıllarda gerek eyalet, gerek federal parlamentoda Türk kökenli siyasetçilerimizi görebiliriz.
Twitter Aleminden :
Ertem Şener : Ayrıca kaybettik diye sevinen zihniyete 2020 kere yazıklar olsun ! bize Japonya kadar uzaksınız, gözleriniz değil kalbiniz çekik !!!
Mine G. Kırıkkanat : Tokyo kazandı, Tayyip kaybetti. Artık hiç bir şey bu inişi durduramaz, dayan Türkiye, kurtuluşa az kaldı!
Ümit Nazlı Boyner : Hiç ileriye bakamayacak mıyız? Bu kadar mı bugünün hesabıyla yaşıyoruz? 2020 İstanbul bir gelecek projesiydi. Onu bile hayal edemiyorsak, ?!

#Julia Gillard#Olimpiyat

Bir cevap yazın

Your email address will not be published / Required fields are marked *