Basiret tutulması

Taksim Meydanı’nın düzenlenmesi için ağaç kesimine ve kazı çalışmaları başlatılmasına yönelik ‘sivil ve pasif engelleme eylemi’, polisin bir kaç gündür ölçüsüz şiddet kullanımıyla vahim manzaralar üretir hale geldi. Sabahın köründe gerçekleşen baskınlar, gaz sıkmalar, çadır yakmalar derken sonunda kan aktı ve akmaya devam ediyor.
Gezi Parkı’nda başlayıp tüm Türkiye’ye yayılan bu olayları herkesten çok iktidarın, özellikle de Sayın Başbakan’ın doğru okuması gerekiyor.

Siyasi iktidar, işlerin bu noktaya gelmesine nasıl imkan verir?
Neden siyaseti bir meydan okuma ve dediğini yaptırma mekanizması olarak algılar?
Neden projeyi geçici olsa da durdurmaz, neden itirazcılarla konuşmaz?
Neden inatlaşır? Anlaşılır gibi değil…
Oysa protestoların başında, polisin şiddetinde önce Gezi Parkı’nda toplanan her kesimden insan bu projeye barışçıl bir biçimde karşı çıkıyordu. Bu toplulukta muhalif kesimlerin haricinde mevcut iktidar ile aynı görüşe sahip aydınlar, yazarlar ve halkta vardı. İşte size iki örnek. Zaman gazetesi yazarı Doç.Dr. İhsan Yılmaz eşiyle protesto gösterilerine destek verirken, Taraf gazetesi yazarlarından Cihan Aktaş’ta o topluluk içinde yerini almıştı. Gezi Parkı’nda neden eylem yapıyorsunuz eleştirisine ise AKP kurucularından ve eski MKYK üyelerinden Ayşe Böhürler Twitter’dan şu güzel cevabı verdi “Biz başörtüsü eylemi yaparken de bize aynı şey deniyordu, insanların şehirleri hakkında talepte bulunma hakları var”
Her düşünceden insanlardan oluşan bir halk kitlesinin inisiyatifiyle gelişen barışçıl bir protesto olayı maalesef iktidarın basiretsizliği, siyasi rantçıların ve provokatörlerin iş başına gelmesiyle çok farklı bir boyuta taşındı. Çatışma sürecinde polisin uyguladığı aşırı gaz kullanımı ve şiddet ise kartopunu giderek büyüttü.

Twitter
Belki de Cumhuriyet tarihi boyunca ilk kez bu boyutta bir protesto hareketine şahit oluyoruz. Ve ana akım medya bunu ne başlarken ne de büyürken gördü. Peki, sosyolojisi bu kadar birbirinden farklı kitleleri kim, nasıl örgütledi? Daha da önemlisi bütün bu şidddete, gaza rağmen on binlerce insan alandan neden ayrılmadı?
Herkesin bildiği üzere sürecin başından sonuna bütün haberleşme twitter, facebook gibi sosyal ağlar üzerinden sağladı; özgürlük kavramının tam anlamıyla karşılığı bu yeni medya mecraları oldu. 31 Mayıs günü 550 bin kişi, 4 milyona yakın twitt attı ve dünya TT listesindeki ilk 10 etiketten 8’i Türkiye’ye aitti.
Tabi bu olaylar bize “sosyal medya“ da çıkan her şeyin doğru olmadığını, bu mecranın çok güzel manüpüle edildiğini de birkez daha göstermiş oldu. Sosyal medyada çıkan asparagas haberleri 4.sayfamızda görebilirsiniz.

Medya
Medya yine günah keçisi oldu. Ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabildi. Protestocular birçok televizyon kanalının ve haber ajansının canlı yayın araçlarını tahrip ettiler, medyayı sansür yapmakla suçladılar. İşin ilginç tarafı Başbakan Erdoğan’da Habertürk’teki konuşmasında medyayı olaylara çanak tutmakla suçladı. Ne yaman çelişki…

Gezi parkı meselesi
İstanbul’un işgal altındaki bütün meydanları gibi burasının da daha estetik ve kullanılır bir hale getirilmesi gerekir. Bu yapılırken en basitinden otobüs renklerini bile halka soran belediyenin veya iktidarın bu konuda da çevresel ve toplumsal gerekleri dikkate alması gerekir. Topçu Kışlası inadından vazgeçilmeli, yeşil alan korunmalı ve her büyük kentte olduğu gibi orası büyük bir yeşillik alan olarak kalmalı.

İşin belki de tek iyi tarafı
Bu üzücü olayların belki de tek iyi tarafı tribün terörü nedeniyle birbirine düşman kesilen Fenerbahçe ve Galatasaray taraftarlarının, ya da Göztepe ve Karşıyaka taraftarlarının ortak bir paydada buluşması oldu. Umarım daha sonra olası futbol şiddet eylemlerinde bu taraflar aslında birbirlerinden çokta farklı olmadıklarını yeniden hatırlar. Bu şekilde en azından futbol teröründe olumlu bir gelişme sağlanır.

Sonuç
Olaylar halen devam ediyor, dilerim en kısa sürede herkes aklı selim düşünmeye başlar. Ancak Başbakanın Habertürk kanalında Fatih Altaylı’ya yaptığı açıklamalarından görüyoruz ki kendisi hala bazı şeylerin farkında değil. Bu süreçte sadece Ertuğrul Günay, Bülent Arınç ve Abdullah Gül aklı selim ve halkın yanında konuştu. Onun dışında hala aynı körlük sağırlık…

Siyaset, bildiğini cebren ve halka rağmen değil, halkı ikna ederek yapma sanatıdır. Dücane Cündioğlu

#AKP#Gezi Parkı#Recep Tayyip Erdoğan

Bir cevap yazın

Your email address will not be published / Required fields are marked *