Toplumla iç içe olmak

İnsan olmanın en önemli niteliklerinden birisi, belki de en önemlisi sorumluluk bilincidir. Sorumluluktan kaçınan, görevlerini yerine getirmeyen, umursamaz ve vurdumduymaz olan insan önce kendisine, sonra da bulunduğu topluma herhangi bir katkısı olmayan, aynı çarpma işlemindeki 1 sayısı gibi etkisiz bir eleman haline gelir.

Her birey istese de istemese de ailesinin ve yaşadığı toplumun bir üyesidir. Toplumdaki yerini ve önemini idrak edemeyen kişi, kendini bir bakıma yukarıda bahsettiğim etkisiz eleman yerine sokmaktadır. Toplum içerisinde olmak aynı apartmanda, aynı mahallede, aynı şehirde, aynı ülkede yaşamak; aynı sokaklarda ve çarşılarda dolaşmaktan ibaret değildir. Her insanın bu ortak yaşamın gerektirdiği bir toplumsal sorumluluğu olmalıdır. Sorumluluk bilinci yakından uzağa doğru toplumun sevinçlerini, kederlerini paylaşmak, toplumsal mutluluğa elinden geldiği kadarıyla katkı vermek, toplumun dertleriyle dertlenmektir. Toplumda yaşamak ve toplumla iç içe olmak, toplumun bir üyesi olmak budur.
Bazı meslek grupları ya da bazı ünvanları üzerlerinde taşıyan kişilerin özellikle toplumla iç içe olmaları gerekmektedir. Şöyle düşünün, toplumdan uzak, kendi inşa ettiği fildişi kulelerde yaşayan bir gazeteci, politikacı ya da sivil toplum kuruluşu yöneticisi içinde bulunduğu topluma ne verebilir. Toplumdan uzak duran bir gazeteci toplumun sorunlarını nasıl gazetesine yansıtabilir ? Ya da devlet memuru gibi sabah ofise gidip akşam ofisten çıkan, toplumla herhangi bir diyaloğu olmayan bir sivil toplum kuruluşu yöneticisi, toplumun hangi derdine deva olacak projeleri planlayabilir veya idare edebilir.
Parçası olduğu bedene karşı işlevini göremeyen ve bedene katkısı olmayan her organ nasıl ki yok hükmündeyse, toplumda yeterli bir işlev görmeyen ve topluma bir katkı sağlamayan bireyler ve kurumlar da toplum nezdinde yok hükmündedir. Eğer toplum nezdinde önceden kazandıkları bir kredileri varsa zamanla bunu da tüketirler. Ancak birey ile organın bu hususta bir farkı vardır. İşlev görmeyen organ bedenden bir talepte bulunmazken, toplumsal işlev görmeyen bireyler ve kurumlar sıkıştığında, dara düştüğünde, iyi veya kötü gününde toplumdan bir şeyler bekler. İşlevsiz organ kendini bilir ancak sorumsuz ve işlevsiz bireyler ve kurumlar kendilerini de haddini de bilmez ve topluma sitem edebilir.
Çevremize baktığımız zaman bazı insanların toplum için çırpındıklarını görürüz. Bunlar: “Birilerine bir faydam dokunsa, birilerinin yaralarına merhem olsam…” arayışındadırlar. Nerede bir toplumsal birliktelik veya sorun varsa orada olmak isterler. Bunu yaparken kendi çıkarlarını ya da bağlı oldukları kurum ve kuruluşların çıkarlarını birinci plana almazlar. Toplumun ya da ihtiyaç sahiplerinin dertleriyle dertlenip çare ararlar. İşte toplum bunlar sayesinde canlılık kazanır, eserler ortaya koyar ve ayakta kalır. Bunlar sayesinde toplumsal barış, güven ve huzur sağlanır.
***

Geçtiğimiz aylarda Ana Muhalefet Partisi CHP Milletvekili Şafak Pavey, bazı temaslarda bulunmak ve Sydney Üniversitesi’nde “Engelliler ve Hakları” konulu bir konferansa katılmak için Sydney’i ziyaret etti. Kendisinin Sydney’de bulunduğunu ancak Sydney’den ayrıldığı gün öğrenebildim. Bu konu hakkında konsolosluklarımızın herhangi bir duyuru yaptığını hatırlamıyorum zira belki onların da bu ziyaretten haberleri olmamıştır. Türkiye’den 20 bin km uzakta, hatırı sayılabilecek miktarda Türk vatandaşının yaşadığı Avustralya’ya gelen bir milletvekilinin en azından buraya geldiğinde bazı sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla buradaki Türk toplumunun dertlerini, istek ve taleplerini dinlemesi gerektiğini düşünüyorum. Üniversitede düzenlenen bir konferansa katılmak için 24 saat uçarak buraya gelen bir milletvekili en azından 1 saatini potansiyel seçmenlerine ayırmalıydı.
***
Bu aralar popüler Türk dizilerinde bir Avustralya modası başladı. “Fatmagül’ün Suçu Ne” dizisinde başrollerden birini oynayan erkek karakterin babası Avustralya’da yaşıyordu. Dizi son buldu, belki devam etseydi bazı bölümlerin çekimi için buralara kadar gelebilirlerdi.
Şu anda da Türkiye’de bir fenomen olan “İşler Güçler” dizisinde Avustralya konusu işleniyor. Başrol bayan karakterlerinden Dr. Feride daha önce ihtisasını Avustralya’da yaptığı için kariyerine Avustralya’da devam etmek istiyor. Dizideki erkek arkadaşı Ahmet Kural’da onun peşinden Avustralya’ya göç etmeyi planlıyor. Ahmet’in Avustralya’da yapmayı düşündüğü iş ise benzin istasyonlarında pompacılık… Birileri bu dizinin senaristine Avustralya’da pompacılığın olmadığını söylesin yoksa zavallı Ahmet buraya gelirse aç kalacak…

#CHP#Şafak Pavey

Bir cevap yazın

Your email address will not be published / Required fields are marked *