29/01/2013 by Zeynel Engin
Global markamız THY ve tenis
THY son 5-6 yılda yaptığı atılımlarla dünya çapında önemli bir marka olma yolunda büyük adımlar attı. THY, ‘global marka olma’ yolculuğuna dünyaca ünlü spor kulüplerine sponsor olarak başlamıştı.
Manchester United ve Barcelona futbol klüplerinin resmi sponsoru olarak futbol seyircisini hedef alan THY, Avrupa Basketbol Ligi’ne kendi adını vererek basketbol severleri, kadın tenisçi Wozniacki’yi reklamlarında oynatarak tenis severlerin gönlünü kazanmak istedi.
Wozniacki THY ile anlaştığı zaman dünyanın bir numarasıydı. Şimdi on birinci sırada. Finali geçtik, son 4 Grand Slam’de çeyrek finalde bile adını duymaz olduk. Bu sene yapılan Avustralya Open’da 4.turda klasmanda 75. olan bir sporcuya elendi ve turnuvaya veda etti.
Avustralya Open finallerini Eurosport kanalından izlerken verilen her arada sürekli Wozniacki’li THY reklamı verildi. Wozniacki’nin THY’nin Business Class koltuğuna oturarak dinlendiği reklam…
Reklamın sonunda hakem şöyle bağırıyor: Game, set ve maç Wozniachi.. Oysa Wozniacki eleneli günler olmuş. Bunu izlerken düşündüm, bu reklamın kuruma katkısı pozitif yönde mi olmuştur yoksa negatif yönde mi ? Tüketici bilinç altında başarısız bir sporcu ile o sporcunun reklamında oynadığı şirketi özdeşleştirmiş olabilir mi ? Marketing uzmanları için güzel bir araştırma konusu…
Öte yandan sanırım THY yönetimi bunun farkında olsa gerek şimdi, tenisin 1 numarası haline gelen Sırbistan’la anlaşma yolunda. THY’nin Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu, Sırbistan Tenis Federasyonu’nun kendilerine böyle bir teklifle geldiğini ve ciddi olarak değerlendirmeye aldıklarını açıkladı. Djokovic’in baş döndüren performansıyla birlikte klasmanda zirveye çıkan Sırplar, Hamdi Topçu’yu ablukaya almışlar. Bence de her iki taraf için doğru hamle. Ayrıca konunun stratejik ve politik bir değeri de var. Türkiye-Sırbistan ilişkileri Balkan siyaseti üzerinde önemli sonuçlar doğuruyor. Umarım Türkiye ve THY açısında yararlı bir anlaşma sağlanır.
***
Doğup büyüdüğüm semttir Samatya. Ahmet Kaya’da, Cem Yılmaz’da çocukluğunu bu sokaklarda geçirmiş, Uğur Dündar yıllarca bu muhitte yaşamıştır. Sinemacılar içinde vazgeçilmez bir mekandır. Şener Şen ve Türkan Şoray’ın başrolünü oynadığı efsane dizi “İkinci Bahar” ile Yavuz Turgul’un “Gönül Yarası” filmi Samatya meydanında çekilmiştir.
Her yere ulaşımı çok rahat bir semttir. Paşa’daki durakta istediğiniz otobüs yoksa 10 dakika ötedeki Yusufpaşa durağından, ya da kan merkezi’nden binersiniz otobüse. Beyazıt, Sirkeci, Bakırköy, Topkapı ya da Taksim fark etmez. Eğer aşırı trafik yoksa her yere 30 dk da ulaşabilirsiniz. Çevresinde olan üniversiteler nedeniyle aynı zamanda bir öğrenci semtidir. Apartmanınızda potansiyel ya bir doktor ya bir avukat her zaman bulunur.
Çocukluğumda Samatya dendi mi sahili ve balıkçıları akla gelirdi, birde Ermeni kökenli vatandaşlarımız. Semtimizde çokça bulunurlardı. Kiliseleri ve okulları vardı. En iyi komşumuz Ermeni Aygan Hanım’dı. İhtiyacımız olduğu her an yardımımıza koşar, kendi çocuklarından bizi ayırmazdı. Çocukları Lisa ve Kamer ise oyun arkadaşlarımız olurdu. Güvenilir kişilerdi. İlerleyen yaşlarımda Osmanlı’nın Ermenilere neden “Millet-i Sadıka” ( sadık millet ) ünvanını anlamama neden olmuşlardı. Ancak doğudan gelen göçler nedeniyle Ermeni nüfusu gittike Samatya’da azaldı. Herbiri başka bir yere taşınmak zorunda kaldı.
Bu günlerde Samatya yine gündemde ancak bu sefer tatsız bir olay nedeniyle. İki ay içinde Samatya’da yaşayan dört yaşlı Ermeni kadın saldırıya uğradı. Maritsa Küçük (85) hayatını kaybetti. Diğerleri boğazları sıkılarak, yumruklanarak darp edildi, ölümden döndüler.
İlginçtir, saldırganlar iki yaşlı kadının da gözünü hedef almış. Bu haftaki saldırıdan kıl payı kurtulan Sultan Aykar’ın gözünde ciddi görme kaybı var, T.A. adındaki yaşlı hanımın bir gözü ise kör oldu. Maalesef yaşanan bu olaylar salt hırsızlık nedeniyle yapılmıyor çünkü kurbanların hepsi kilise çıkışı takip edilmiş.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Samatya’da yaşananları TBMM gündemine taşıdı. Oran, İçişleri Bakanı’nın yanıtlamasını istediği soru önergesinde, “50 gün içerisinde yalnız yaşayan yaşlı Ermeni kadın yurttaşlarımıza yönelik olan ve ikisi cinayetle sonuçlanan bu saldırılar arasında bir bağ var mıdır?” diye sordu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ise Başbakan Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, “Ermeni yurttaşlara yönelik saldırıların sistematik olmadığını iddia edebilir misiniz?” dedi. Bakalım ilerleyen günler neyi gösterecek. Umarım bu konu başka yerlere çekilmeden bir an önce çözülür.
Bir cevap yazın